Murat Tabanlığolu

MURAT TABANLIOĞLU İLE SANAT VE MİMARİ ÜZERİNE SOHBET

Art Show: Galeriler Buluşması etkinliğinin mimarlarından biri olan Murat Tabanlıoğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajda; mimari, sanat ve kariyeri üzerine gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbeti inceleyin.

Kariyerinizin ilk zamanlarından aklınızda kalan unutamadığınız bir anınız var mıdır? Kariyer seçiminizi nasıl gerçekleşti?



Yaklaşık üç yıl boyunca babam Hayati Tabanlıoğlu ile çalıştım. Ölümünden bir yıl önce, bir Pazar günü o zamanlar Milliyet Gazetesi tesislerini yaparken kendimizi bir firma tavsiyesi konusunda tartışırken bulduk. Bunu farkettiğimde arabayı durdurdum, birbimize sarıldık. Şantiyeye gittiğimizde babam arkamda oturuyordu, sözü bana bırakmıştı. O ve ondan sonraki tüm toplantıları ben yönetmiştim. Yani ölümünden bir yıl önce bir mimarın en zor yapabileceği şeyi olan kendi egosunu bir yana bırakarak, beni öne çıkarması unutamadığım en önemli anlarımdan biridir.




Bir projeye başlarken ilk sorguladığınız ya da üzerine vakit harcadığınız unsur nedir?



Projenin konumu, ileride nasıl kullanılacağı gibi tüm soruları kafamdan geçirip, verilen programın detaylarını irdelerim.



Birbirinden başarılı ve çok etkileyici tasarımlarınız var. Mimari tasarımlarınızın sanat ile ilişkisi var mıdır? Sizce mimaride sanatın yeri nasıl konumlanmıştır?



Galataport masterplanı yapılırken orada bir modern sanat müzesi olmasını önermiştik. İstanbul’un ilk modern sanat müzesi olacaktı ve hayata geçti. Bunun paralelinde Haluk Akakçe ilk Türkiye’ye döndüğünde binamızın üçüncü katında kendisiyle sergi düzenlemiştik. Sonrasında ise orayı bir sanat galerisine dönüştürdük. Bunun dışında Venedik Bienali’nde küratör oldum. Antwerp’te Mas müzesinde Port City Talks, Londra'da Beloved, Berlin'de ise eski ve yeni Atatürk Kültür Merkezi (AKM)'yi sergiledik. Yani mimarlık, küratörlük ve sanat, hayatım ile iç içedir.



Yaratma sürecinizde size ilham veren unsurlar nelerdir?



Bunun anlatımı çok kolay değil, çünkü her anı çok farklı heyecanlarla yaşıyorum. Buna en yakın örnek olarak şu an Hillside'ın Bodrum’da yaptığımız oteli için double infinity havuz fikrinin duş esnasında aklıma gelmesini gösterebilirim. Stresli olduğum, mutlu olduğum farklı hissettiğim anlarda fikirler gelebilir. Bu yüzden bunun tam bir tarifi olduğunu söyleyemem.




Mimari yapılar anlamında hangi dönemi en çok beğenmektesiniz? Sanat ve mimarinin geçmişten bugüne nasıl bir hikayesi bulunuyor?



Belli bir dönemden ziyade dünyadaki bazı binalar beni oldukça etkiliyor. Geçenlerde Selanik'teki Rotunda binası ve İspanya'daki El Hamra Sarayı'ndan çok etkilenmiştim. Aslında, uzun süre kubbesi yapılmayan Floransa'daki Brunelleschi gibi yapıların hikayesi de beni cezbediyor. Sanat ile zanaatkarların birleşip mimariyi oluşturuyor olmasını destekliyorum. Mimari ile sanat iç içe olmalıdır.